25 Ocak 2012 Çarşamba

“OLÇUM SİYİT’İN” ÖLÜMÜ

“OLÇUM SİYİT’İN” ÖLÜMÜ

“A,U; Mandolin Çalar…” adlı yazımızda “Olçum Siyit’ten” de Jandarmalarca öldürülüşünden de bahsetmiştik hani? Şimdi de bu olayı anlatacağız elimizden geldiğince:
O yıllar da köylerimiz pek bir karışıktı bizlerin!
Yokluk da vardı; benlik de…!
Fakirlik de vardı, cahillik de…!
Millet birbirine sarmış, sanki tavuk öldürürcesine!
Adam değil, mermi parası daha kıymetlice…
Tüfek, tabanca, mermi ve sairleri boldu; haylice…!
Tabanca taşımak vâka-i adi-yeden…
Sıradan bir şey yani; hem de herkesçe; ve herkeste!
Herkeste tabanca var! Hepsinin de bellerinde…
Apaçık, ayan beyan gösteride…!
Tam kıçlarının üzerinde.
Erkeklerin, kendilerinden asla ayrılamaz bir aksesuarı hem de.
Ceketle gizlemek falan olmaz; yakışık almaz öyle!
Ceket, tabanca kılıfının kıvrılmalı ki üzerine; o tabanca bir güzel görüne.
Görüne ki; herkes kimde var iyi bile…
Ayağını da denk ala ona göre…!?
Kiminin tabancasının mermisi de ağzında.
Atış, bir tetiğe basımlık mesafede duruyor bunlara.
Bunlar ne ki?
Av tüfeği de var her evde! Fişeklik de, mermilik de…
Bozkır mı? Yelbeği mi…? 
Aman Allah’ım…!
Söyleyin bakalım; şu Teksas nerede?
Adeta harp çıkıyor geceleri köyde…
Çoğu imreniyor, “pisi pisine giden “Kör Niyazi’ye” 
            *************
Zaten Köyümüz de tabancacı da var tüfekçi de. Hem tamirci; hem yapımcı… Daha ötesi mermileri bile doldurucu… Sanayisi kurulmuş mübareğin; hepsi de orta yerde…
Jandarma da bilir bunları devlet de!
Asayiş berkemaldir yine de!
            **************
İş bu kadarla sınırlı değil; mavzer de var bazılarında…  Hem de 5 atarlı…
“Çekme-sürme” kollu; uzun mesafe atışlı…
“Olçum Siyit’e” de o mavzer pek yakıştı.
Omzunda mavzer; “alımlı çalımlı” Köy içinde bir güzel dolaştı?
Derken Köy’e, bir manga kadar asker ulaştı.
“Olçum Siyit” ise derhal köy içinden uzaklaştı.
Köy korusuna doğru sıvıştı…!
Lakin bu arada jandarmaların gözüne bulaştı.
Baktılar ki asayiş bozuk! Düzeltecekler ya…?!
Düştüler peşine “Olçum Siyit’in” arkasına!
Hem de “tüfenklerini” ata ata…!
            ************
İyi de be birader; “Olçum Siyit” kaçarsa olur mu?
Bu durum hiç yakışık alır mı?
Kaçınca geride “Olçum, molçum” kalır mı?”
Karizma ne olur karizma…!?
Çizilmez de durur mu?
Ne yapmalı acaba?
Saklanmalı bari en azından bir ağaca…
Saklandı da bir pelidin (meşe ağacı) arkasına!?
İyi de; halâ geliyor Jandarmalar ata ata…
İş tamam! Durum yaman! Mavzeri verse de, teslim olsa da vakit tamam! “Olçum Siyit” Öldü! Ha öyle öldü, ha böyle öldü! Aynen böyle düşündü! Ben bilmem, siz söyleyin bakalım; yanlış mı düşündü?
Ateşledi mavzerini havaya…
Maksat ki; adını kurtara…
Havaya atmasa var ya?
Atışta bir numara…!
Ama jandarma bu! Anlar mı da?
Hepsi üşüştüler Oraya!
Sen misin onu atan havaya?
Gitti “Siyit Çavuş” gitti; gitti işte bu davaya…!
“Olçum Siyit” gitti ama ya?
Bu “tüfengcilerle tabancacılar”;
“Mermicilerle, talimciler”…
Hele hele?
Milleti bu yollara sürenler;
Bu hallere mecbur edenler ne yapacaklar acaba?
Hem burada; hem Ora’da…?

           ***************

Kitaplarımla makalelerime erişmek isteyenlere:
http://kitaplarim-av-mehmet-duran.blogspot.com/