16 Ekim 2010 Cumartesi

HAYRETTİN KARAMAN’A REDDİYE-1

              Emekli İlahiyat Profesörlerinden Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı, Sayın Hayrettin Karaman’ın aynı gazetenin 15 Ekim 2010 günlü sayısında yayınlananBaşörtüsü temalı eski hikaye” adlı makalesini irdelemek, aynı makalede öne sürdüğü görüşlerle ilgili bir reddiye yazmak arzu ettim bu defa:
            Yazıyı okumak İsteyenler, http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=15.10.2010&y=HayrettinKaraman adresli linki açarak bu yazıyı okuyabilirler. Ancak ben yine de Sayın Profesör gibi davranmayarak, yazının kısa bir özeti ile geri kalan kısmının alıntısını sunacağım burada.
Sayın Karaman’ın makalesine, üçüncü paragraf giriş cümlesinden sonrasına kadar ciddi bir itirazım olmayacaktır. Hatta katılacağım çoğunlukla! Çünkü yazının bu bölümlerinde “lâiklik” çevresinde kavga ederek, yıllardır milletimize kan kaybettiren gerek “dinci”, gerekse “lâikçi” çevreleri kısmen tespit ve teşhis ederek, zararlarına işaret eder bir havadadırlar!
Ne var ki üçüncü paragrafın hemen başlangıcından sonra işin rengini değiştirmekte, kavganın ana taraflarından, hatta mimarlarından olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla  yazsısının bundan sonrasına ciddi itirazlarımız olacaktır!

            Sayın Profesör buyuruyorlar ki orada:
            –yalnızca üniversite öğrencileri için- yasağın kalkması din hürriyetini sağlamıyor ve başörtüsü mağdurlarının yarasına merhem olmuyor; yani mesele çözülmüyor.” ……….. “bu yarım çözüm, bu "mış gibi yapmak" mağdurları ve dindarları üzüyor, öncüleri hakkındaki zanları iyiden kötüye çeviriyor. İktidar da bunu görmeli ve tekrar oyuna gelmemeli, köklü çözüme yanaşmayanlarla u(z)laşmamalı, çözümü yeni anayasaya bırakmalıdır.” .......

            …… “Kendileri Kur'an dilini bilmeyen, ilahiyat tahsili görmemiş ve özellikle usul okumamış bazı yazarların ve çizerlerin "başörtüsünün dindeki yeri" konusunda ahkam kesmeleri hanelerine yazılacak ayıp ve kusurdan başka bir sonuç doğurmaz.
            Adama bakar mısınız!?
            "Başörtülerinizle yaka ve göğüslerinizi de örtün" mealindeki ayeti, "başınızdan alın da onunla göğsünüzü örtün" şeklinde anlamaya, yorumlamaya çalışıyor
            Biri diğerine "Etekliğinle dizlerini ört" dediğinde bundan "etekliğini çıkar veya aşağıya çek, üst tarafın açılsın, dizlerin örtülsün" manasını anlamak ne kadar absürd ise o anlayış da o kadar saçma! ……

             ….. “yukarıdaki saçma yorumu yapabilmek için cesaret kadar büyük cehalet (veya daha başka şeyler) gerekiyor.
            “Bir de simge konusu var.”…….

            ….. “Doğrusu "İslam'a bağlılık, bir çeşit islamcılık simgesi" olduğudur. İslam'a bağlı oldukları halde başını örtemeyenler ise "mahelleden beter devlet baskısı" yüzünden istediklerini yapamıyorlar. Eğer dindarlığın uzantısı olan bir simge varsa bunu kullanmak da din özgürlüğüne dahildir.”

Sayın Hocam!
-İstirham ederim; lütfen…! Siz yaşlı başlı, akıllı uslu, koskocaman bir Profesörsünüz! Makalenizden  yaptığım ilk alıntıdaki, İktidar Partisi’ne dönük tavsiyeler konumunuza yakışıyor mu? İyi; tavsiyenize uysunlar da muhalifleriyle uzlaşmasınlar madem! Bakalım kimlerle uzlaşırlar o zaman? “Milletle…” diyeceksiniz elbet! Eh...!? Göreceğiz…!

-Gelelim bir kısım insanları cahil ilan etmeniz konusuna:
Evvela belirteyim ki Allah bu milleti okumuş cahillerden korusun!
Nitekim siz kendinizi bilim adamı, ilahiyatçı olarak tanımlamaktasınız ve profesörlük payeleri de aldınız üstelik. Benim bildiğim bu vasıftaki bir insan evvela bu tür sözleri söyleyenleri kaynak göstererek işaret eder. Ancak siz buna zahmet buyurmamış hayali bir suçlama yapmışsınız! Yaptığınız bu suçlama. büyük bir, abesle iştigal halidir! Böyle saçma sapan bir yorumu kimsenin yapacağını sanmıyorum. Yapan olsa bile, böylesi bir yoruma hiçbir akıl sahibi itibar etmez! Bu millet böylesine “andaval” değil hani! Aynı makalenin içinde, bu millet kimin, neyi, niçin istediğini ve yaptığını iyi biliyor, iyi anlıyor, sandık başında da ona göre davranıyor!” demiş buyurduğunuza göre bunu siz de kabul edersiniz hani?
Bizlere kaynak gösterin lütfen;  kimdir, kimlerdir bu yorumu yapanlar. Nerede yapmışlardır? Yoksa siz mi karalıyorsunuz karşı görüşlerin adamlarını?

-Simge konusundaki sözlerinize gelince:
Dinsel alâmet başkadır, siyasal alâmet/ gösterge/ simge başka şeylerdir. Bunu her akıl sahibi ayırt eder! İzahlarınızdaki çarpıtmaya gerek yoktur!
Hele hele; “başını örtmeyenlerin devlet baskısıyla örtmediklerini” söylemeniz, doğrusu kimin cahil ve cüretkârlardan olduğu konusunda derin şüphelere düşürdü beni!
Sizin Profesörlük kariyerinize bakılırsa eğer;
Bu ülkede kendini ”Müslüman” tanımlayanlar, başörtüsü örtmenin dinsel bir zorunluluk olduğuna inanmak zorundalar. Ve; “türban tarzı yada herhangi bir baş örtüsü kullanmanın kesin bir dinsel emir olmadığı yönünde yorum yapan İlahiyatçılar da, Müslümanlar da cahil ve din karşıtıdırlar? Din karşıtı olmayanlar da devlet zoruyla örtemiyorlar başlarını” öyle mi? Bu mümkün mü? Yoksa İslâm’ı sizin anladığın tarz anlamayanlar Müslüman değiller de sadece sizler mi Müslüman’larsınız? 
Ve yine demek ki Kuran, Asrı Saadette yorumlanıp bitmiştir. Ve artık yeni erişilen bilgiler, olay, olgu yada durumlar karşısında yorumlanamaz haldedir.
Peki Sayın profesörüm; nerede kaldı o zaman Kuran’ın dinamikliği, evrenselliği, tüm çağlara ve kültürlere hitap edişi, gelenekçiliğe, hatta kendi üzerinden oluşacak olanlara bile karşı oluşu, ve vs. özellikleri…?
Değerli okuyucular; Sayın Hocamızın yazısını okuduktan sonra kendilerine, incelemeleri için ve cevap olarak semizdeki, http://anafor.org/haber_detay.asp?id=3735&uyeid=170 link adresli yazımı yolladım. Aslında bu makalem yetersizdir. http://anafor.org/haber_detay.asp?id=3752&uyeid=170 sitemiz adresindeki yazımı da okumalarını önermekteyim.
Hatta bunlar dahi yetersiz olup, “Çürüme” adlı kitap kapağı altında yayınlanmış olan müstakil, Kördöğüşü” adlı çalışmamın “Türban Muaviye’nin Mızrağının Ucundaki (Gibi) Olmasın!” konusunun bir bölümünü, kendi cehalet ve cüretimin örneği olarak alıntılayacağım buraya. Ki cahiller, cüretkarlar ve art niyetlilerden birisinin de ben olduğumu anlasın Sayın Hocam!  Yahut da bu tür kişilerin kimliği daha bir güzel çıksın ortaya!

-Bu alıntıyı yazımızın bundan sonraki bölümlerine bırakalım ancak aşağıdaki soruları soralım!
Sayın Hocam!
--Yazmış olduğunuz makale karşısında, bir Müslüman’ın vatandaşı bulunduğu devletin yasalarına uymasının Kuran’ın açık emri oluşuna ne diyeceksiniz?
--İnsanlara, hem de tanımadığınız  insanlara iftira atmak daha büyük bir suç değil midir dinimizde? Hem de  yazdığınız türden bir saçmalığı öne sürerek…?
--“Bu sözü söylüyorlar!” dedikleriniz kimlerdir? Bu sözlerin nerede ve kimlerce söylenmiş olduğunu niçin belirtme gereği duymadınız? Bilimsel kafa yada Kuran-i anlayışın gereği bu mudur?
--İşin esası itibariyle yorumdan çıkan bir kıyafet size göre İslâm’ın simgesi oluyor da müfteri/ iftiracı, fitne, fesat yanlısı olmamak İslâm’ın simgesi, hatta daha belirgin simgelerinden birisi olmuyor mu?
--Asıl önemlisi; İslâm sırf sizin anladığınız ve yorumladığınız gibimidir?
Sanırım bu sorulara olumsuz cevap vermeyeceksiniz!

Sayın okuyucular; konumuza kaldığımız yerden devem edeceğiz!
Ayrıca Sayın Hocamıza gerek bu, gerekse devamı yazılarımızı da yollayacağız!
Saygılarımızla efendim…!
                                               Av. Mehmet DURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder