13 Ekim 2010 Çarşamba

HÜKMETMEK ÜZERİNE-1

           
HÜKMETMEK ÜZERİNE-1

            Okuyanlar bilirler:
Bundan bir süre önce, “Kur’an Din Devletine Onay Vermez” başlıklı bir makale kaleme alarak, fazla da detaya girmeden işin temel noktaları itibariyle aynı başlıkta geçen belirlemeyi özellikle Kuran’sal, dinsel ve tarihsel açılardan kanıtlayıcı açıklamaları ortaya koymuştuk.
İleriki günlerin birisinde, okuyucularımızdan biri bu yazımıza dair aşağıdaki soruyu sordu. Biz de devamındaki cevabımızı verdik kendisine. Aynı soru ve cevabının ilk kısmını sizlerle paylaşarak takdirlerinize sunuyoruz şimdilik. Devamı inşallah bir sonraya…

Soru: “Sevgili Mehmet Duran Bey!
Biliyorsunuz, Maide Süresi 44. ayette meal olarak; “Allah’ın hükmü ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridirler!” buyurulmaktadır. Bu durumu, “Kuran Din Devletine Onay Vermez” adlı yazınızın hangi alanında değerlendirmek gerekir? Bunu açıklarsanız sevinirim!
Teşekkür ediyorum… Selamlar…”
Cevap: Değerli Kardeşim!
Sorunuza dilimin döndüğü, aklımın erebildiğince bazı açıklamalar yapmak arzusundayım.
Sırayla bunlar:
Cevap/1- Ayet içeriğinde geçen Allah'ın hükmü/ hükümleri” kavramını sadece Kuran hükümleri ile sınırlı saymak hem yanlıştır, hem de kesinlikle eksiktir. Biliyorsunuz Cenabı Allah hükmünü/ hükümlerini yada ayetlerini, yani işin kaderini tüm evrene yazmıştır.
Bahsini ettiğimiz bu ifade Kuran'ın ifadesidir. Nitekim; “ayet = kanıt, delil” demek olduğuna, bu deliller aynı zamanda birer hükmü de ifade etmiş bulunduklarına göre, Cenabı Allah’ın hükümlerini sırf Kuran-ı Kerim’de geçen hükümlerle/ delilerle sınırlı sanmak yanlış ve eksiktir.
Evrene yazılmış olan bu hükümler ise bilimsel bilginin de bulguları olan C.Allah’ın sonsuz ilminin yansımaları olan tabii, sosyal ve vs. kanunlardır. Kuran’a göre bu kanunlar esasen “kader” demek anlamındadırlar da…! Nitekim tüm oluşlar bu yasalara/ kaderlere göre ve neden sonuç bağıntısı içinde sonuç bulmakta, sonuca kavuşmaktadırlar.
Buradan çıkaracağımız sonuç şudur ki; bilimsel bilgi dahi, hatta daha açık söylemek gerekirse, bilimsel bilgiler de Cenabı Allah’ın ana ve asıl hükümlerindendir.
Bu dediğimizin tersi de doğrudur: Yani Kuran’ı Kerim’deki tüm bilgiler/ hükümler de aynı şekilde ve tamamen bilimsel bilgi, kanıt ve hükümlerdirler!
Bu nokta itibariyle kesinlikle dogmatiklik yoktur. Kuran için “doğma” diyenler, örneğin suyun kaynamasına dair olan yasanın uygulanma sonuçlarının ortak şartlar altında değişmezliğine ne diyeceklerdir? Bilimsel bilginin deneyleri tecrübe edilirken tesadüfi yöntemle belirlenmek suretiyle mutlak doğru olarak kabul edilen merkez noktasının tespitindeki yönteme ne diyeceklerdir?
  Dolayısıyla gerçek bilimsel bilgi anlamındaki gerek tabiat, gerek sosyal ve gerekse sair tüm yasalar “C.Allah'ın hükmü” cümlesi içerisindedir!
Ve hatta Cenabı Allah Toplumlara din yoluyla değil, tabii ve sosyal yasalar yoluyla müdahale etmektedir daha çok. Ve toplumlardan özgür ortamlar beklemektedir. İşi zaten kaderlemiştir aynı zamanda. Öyle ya, everende kurulu olan zıtlık ile sağlanan dengeyi tutturamayan toplumlar yıkılmaya yok olmaya mahkum kalırlar.
Bunu örneklemek gerekirse eğer:
Erdem de dip yapsa, erdemsizlik de dip yapsa bir toplumda, dip tepkime ile geri dönüşümü başlatamayan toplumlar çökerler. Dip tepkimesiyle döşümü gerçekleştiren toplumlar ise zıtlıkta birlik içinde sağlanacak kadersel bir dengeye oturmuş olurlar!
Andığımız bu anlam itibariyle iyi bilinmelidir ki, dünyasal yaşam tarzı, erdemsellikler açısından sonsuzluk biçiminde kaderlenmiş bir yaşam tarzı ve ortam değildir. Zıtlıkla kurulan denge üzeredir çünkü. Zıtlıkla kurulacak dengede ise, erdemlilikle erdemsizlik at başı gibidir çünkü. İyilikle kötülük kardeştir çünkü. Ayrıca vazgeçilmez ve elzemdir çünkü…
Anlatmaya çabaladığım bu durum, dediğim gibi C. Allah Tarafından kaderlenmiş, yani yasalaştırılmış bir durumdur. Ve illa sonuç icra eder. Cenabı Allah toplumlara bu türden yasalar, yani hükümler ile müdahale eder daha çok. Yoksa din, yani kitabi din yolu ile değil.  Nitekim din, toplumlardan ziyade kişilere özgülenmiştir.
Demek ki Cenabı “Allah’ın hükmü” kavramını böylesine, hatta daha da geniş anlamak ve uygulamak durumundayız. Şu halde bu açıklamalardan bile anlaşılacağı gibi “Allah’ın hükmüyle hükmetmek” demek, aynı zamanda bilimsel bilgiyle de hükmetmek demektir!
Bu ve aşağıdaki gerçekler ise bize, bilimsel bilgiye dayalı, eşyanın tabiatı, halin gereği ile uyumlu, ortamın özgür olduğu, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletini işaret eder.
NOT: DEVAMI VAR!
                                  Av.Mehmet DURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder