Av. Mehmet DURAN
Biliyorsunuz Anayasamızda değişiklik yapan yasa, geçtiğimiz 12 Eylül 2010 Pazar günü referanduma gitti ve katılanların % 58 evet oyu ile kabul edildi.
Ben bu aşama itibariyle bu oyların ne şekilde elde edildiği üzerinde durmak istemiyorum! Sadece bu neticenin ülkemize hayırlı olmasını dilemekteyim. Dilemekteyim ama ne yazık ki bu değişiklikler içinde şer çıkarmaya aday iki ciddi konu var maalesef! Ki, ülkemizde oldukça vahim sonuçlar oluşturabilecek mahiyettedirler! Bunlar da, gerek HSYK, gerekse Anayasa Mahkemesinin yapısının değişecek olması konularıdır.
Malum olduğu üzere modern demokrasilerin olmazsa olmazı, yasama, yürütme ve yargının birbirlerinden bağımsız olmalarıdır. Esasen yasama ile yargı, yürütmeyi yani hükümetleri millet adına sınırlandırmak için vardır. Konumu gereği yürütme her zaman için zaten güçlüdür çünkü! Durum bu olunca bu iki gücün, yürütme tarafından esir alınmasının sakıncalarını söylemeye bile gerek yoktur! Böyle bir devlet düzeni diktatörlükten başkası değildir.
Ülkemizin en ağır sorunlu kurumlarından birisi maalesef, yargı gücünü kullanmakta olan kurumlarımızdır! Ne var ki bu sorunun giderilmesi, yargıyı yürütmenin emrine sokarak öldürmek suretiyle olmaz! Tam aksine, her bakım ve yönden bağımsızlaştırılarak, sadece hukuka bağımlı kılarak, bunun için de, kendi iç denetimini güçlendirilerek çözülür. Yukarı paragrafta andığımız diktatörlük yoluyla değil…!
Ülkemizde yasamanın, yürütmenin güdümüne girmiş olduğunu kabul etmeyen hemen hemen yok gibidir. Durum bu olunca yasamanın ve yasamaya bağlı kurumların, gerek HSYK, gerekse Anayasa Mahkemesi’ne seçecek olduğu yeni üyelerin yürütmeyi temsil eder hale gelecekleri her aklın kabul edeceği bir gerçektir. Bu ise yürütmenin, yargıyı dahi esir alışı demek olacaktır!
Bu durum ise evrensel ilkeler başta olmak üzere, Anayasamızın temel ilkelerinden olan “Hukuk Devleti İlkesine” açıktan açığa aykırıdır! Öyleyse bunun olmaması için acil çare gerekmektedir. Ortam sadece mevcut AKP iktidarının inisiyatifine bırakılamaz. Ayrıca mevcut hükümet ve iktidar dahi bu yükü kendi başına kaldıramaz. O nedenle yeni bir uzlaşı ve ortak bir çare ile bu çarenin arayışı şarttır! Çare nedir?
Benim aklıma iki aşamalı bazı çareler gelmektedir! Bunlar:
1-Bu değişiklikler kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiş olduğuna göre, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin oluşumunu/ yapısını değiştiren bu iki konu, ayrıca Anayasa mahkemesine yüklenmek istenen “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” rolü ile vatandaşın doğrudan aynı mahkemede Anayasaya aykırılık iddiasıyla dava açma konusu,“Hukuk Devleti İlkesine” aykırı oldukları nedeniyle iptalleri için Anayasa Mahkemesi’nde yeniden ve derhal dava açılmalıdır! Bu davanın sonucunu şimdiden tahmin etmek olası değildir!
Lakin ikinci aşama itibariyle bir kısım önerimiz daha vardır ki oldukça önemlidir!
2-Bilindiği gibi HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ne yeni seçilecek üyelerin seçim biçimi yeni çıkarılacak bir yasa ile belirlenecektir. İşte bu yasa çok önemlidir. Bu yasanın “Hukuk Devleti İlkeleriyle” bağdaşır biçimde çıkarılması ortaya çıkabilecek olan soruları çözebilir! Öyleyse bu yasaya göre:
a-Yeni seçilecek üyelerin seçimi için TBMM’de nitelikli çoğunluk aranmalıdır. Bu, iktidar parti yada partilerinin başka partilerle uzlaşmasını adeta zorunlu kılacak bir çoğunluk olmalıdır! Ki, yeni seçilecek üyeler yürütmenin güdümüne girebilecek üyeler olmasınlar; olamasınlar!
b-Yasa dediğimiz şekilde çıkarılmaz da, alelade bir çoğunluk ile bahse konu seçimin gerçekleştirilme kapısı aralanırsa, böylesi bir yasa ile gündeme gelecek ve böylesi bir uygulamanın Anayasamızın “Hukuk Devleti İlkesine”aykırılığı nedeniyle iptali dava edilmeli, bu davada yürütmenin durdurulması da istenmelidir! Muhtemelen böyle bir yasa iptal edilecektir!
Yukarıdaki önerilerim oldukça ciddi ve önemlidir.
Çıkması muhtemel ağır sorunları çözücüdür!
Bu nedenle, ilgililer ve kamuoyunun önemle dikkate alması gereken önerilerdir!
Devletimiz daim, sair ilkelerle birlikte gerçek bir “Hukuk Devleti” de olsun Efendim!
Tebrikler Hocam.Hayırlı olsun.
YanıtlaSillevent